Hizmet Tespiti Davası Hakkında Bilgi Bülteni
- ozhelvacihukuk
- 8 Nis
- 4 dakikada okunur
A. Giriş
Hizmet tespiti davası, bir kişinin fiilen çalışmasına rağmen Sosyal Güvenlik Kurumu’na (“SGK”) hiç bildirilmemiş ya da eksik bildirilmiş hizmet sürelerinin tespit edilerek kuruma kaydettirilmesi amacıyla açtığı bir davadır. Genellikle işverenin sigorta bildirimi yapmaması, çalışanın primlerinin yatırılmaması ya da eksik günle gösterilmesi gibi durumlarda gündeme gelir. Bu tür durumlar hem çalışanın sosyal güvenlik haklarını zedeler hem de uzun vadede emeklilik gibi hayati hak kayıplarına yol açabilir. Hizmet tespit davası, çalışanın gerçekten çalıştığını ispat ederek, hukuken tanınmayan bu hizmet sürelerinin yasal olarak tanınmasını sağlamayı hedefler.
Bu davanın temel amacı, çalışanın sosyal güvenlik sistemine dâhil olarak, sigortalılık süresine dayalı haklarının korunmasıdır. Emeklilik, malullük aylığı, iş kazası ve meslek hastalığı yardımları, hastalık ödeneği ve sağlık hizmetlerinden yararlanma gibi birçok hak, sigortalılık süresine bağlı olarak kazanılır. Dolayısıyla SGK’ya bildirilmeyen veya eksik bildirilen çalışmalar, bu hakların kullanılmasını engeller. Hizmet tespit davası sonucunda mahkeme tarafından tespit edilen hizmet süreleri, SGK’ya bildirilerek resmi kayıtlara geçer. Böylece kişi hem geçmişteki hak kayıplarını telafi etme imkânı bulur hem de geleceğe dönük sosyal güvencesini sağlamlaştırır. İşbu bilgi bülteninde; hizmet tespit davasının şartları, tarafları, SGK’nın konumu, görevli ve yetkili mahkeme ile arabuluculuk sürecine ilişkin temel bilgiler yer almaktadır.
B. Hizmet Tespiti Davasının Şartları
Hizmet tespit davasının açılabilmesi, yalnızca çalışmanın varlığıyla sınırlı olmayıp, hukuken belirli şartların birlikte gerçekleşmesini gerektirir.
· Fiilî Bir Çalışma Olmalıdır: Hizmet tespit davasının açılabilmesi için öncelikle kişinin gerçekten o işyerinde çalışmış olması gerekir. Bu çalışmanın fiilî, yani gerçek bir çalışma ilişkisine dayanması şarttır. Yani kişi, işverenin otoritesi altında, belirli bir ücret karşılığında düzenli olarak çalışmış olmalıdır. Sözleşme yapılmış olması ya da ücret alınmış olması tek başına yeterli değildir; önemli olan çalışmanın fiilen gerçekleşmiş olmasıdır. Mahkeme bu fiilî durumu tanık beyanları, yazılı belgeler ve diğer delillerle değerlendirir.
· Çalışmanın SGK’ya Bildirilmemiş ya da Eksik Bildirilmiş Olması Gerekmektedir: Dava konusu edilen hizmet süresi, işveren tarafından Sosyal Güvenlik Kurumu’na bildirilmemiş ya da Kurum tarafından herhangi bir şekilde tespit edilmemiş olmalıdır. Yani, bildirilmeyen veya eksik bildirilen çalışma sürelerinin SGK kayıtlarında yer almaması gereklidir. Eğer söz konusu çalışma Kurum tarafından zaten tespit edilmiş ve kayıtlara geçirilmişse, bu durumda hizmet tespiti davası açılmasına gerek kalmaz.
· Davacının Davayı Açmakta Hukuki Yararı Bulunmalıdır: Hizmet tespit davası açan kişinin, bu davayı açmakta güncel, kişisel ve meşru bir hukuki yararının bulunması gerekir. Örneğin, emeklilik başvurusunda bulunacak bir kişinin eksik hizmet sürelerini tamamlatma amacı bu koşulu sağlar. Davacının yararı yalnızca teorik değil, pratik ve hukuken korunabilir nitelikte olmalıdır.
· Dava, 5 Yıllık Hak Düşürücü Süre İçinde Açılmalıdır: Hizmet tespit davası, işten ayrılma tarihinden itibaren beş yıl içinde açılmalıdır. Bu süre, “hak düşürücü süre” niteliğindedir ve sürenin kaçırılması durumunda dava açılamaz. Beş yıllık sürenin başlangıcı, fiilî çalışmanın sona erdiği tarihtir. Ancak, işverenin kamu kurumu olması, çalışmanın SGK tarafından re’sen tespit edilmiş olması ya da işe ilişkin belgelerin bir kısmının kuruma sunulmuş bulunması hâlinde, 5 yıllık hak düşürücü süre işlemeyecek; bu durumlar hak düşürücü sürenin istisnası olarak değerlendirilecektir.
· Çalışma, 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu Kapsamına Girmelidir: Tespit edilmek istenen hizmet süresinin, sosyal güvenlik mevzuatına tabi bir işte gerçekleşmiş olması gerekir. Yani, kişinin yaptığı işin 5510 sayılı Kanun kapsamında sigortalılık niteliği taşıması ve bu işin Kanun gereğince sigortalı çalışmayı zorunlu kılan bir iş olması gerekir. Aksi halde, yapılan faaliyetin niteliği itibariyle sigortalı sayılmaması durumunda hizmet tespitine karar verilmesi mümkün değildir.
C. Hizmet Tespiti Davasında Taraflar
Hizmet tespit davasında tarafların kim olacağı, her somut olayın özelliğine göre değişiklik gösterebilir. Bununla birlikte, davacı ve davalı sıfatını taşıyabilecek kişi ve kurumlar genel hatlarıyla belirli çerçeveler içinde değerlendirilmektedir.
· Davacı: Hizmet tespit davasını, fiilen bir işyerinde çalışmış olmasına rağmen bu çalışması Sosyal Güvenlik Kurumu’na hiç bildirilmeyen ya da eksik bildirilen işçiler açabilir. Çalışanın vefat etmesi hâlinde ise yasal mirasçıları davayı onun adına açabilir. Davacı sıfatını kazanmak için kişinin çalıştığını ispatlayacak somut deliller sunması gerekir. Davacının aynı zamanda davayı açmakta güncel ve kişisel bir hukuki yararı bulunmalıdır.
· Davalı: Davalı, çalışmanın gerçekleştiği işyerinin sahibi olan işverendir. İşveren gerçek kişi (örneğin bir şahıs işletmesi sahibi) ya da tüzel kişi (örneğin bir anonim ya da limited şirket) olabilir. İşverenin ölümü, tüzel kişiliğinin sona ermesi veya işyerinin devri durumunda, işverenin mirasçıları, halefleri ya da işyerini devralan kişiler davalı sıfatını kazanabilir. Çalışmanın gerçekleştiği dönemde işveren sıfatını taşıyan kişi veya kuruluş davalı olarak gösterilmelidir.
· Fer’i Müdahil (SGK): Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK), hizmet tespit davasında doğrudan taraf olmasa da dava sonucundan etkilenecek olması nedeniyle fer’i müdahil sıfatıyla yargılama sürecine dâhil edilir. Mahkemece hükmedilen tespit kararının ardından SGK, bu süreleri kendi kayıtlarına işler ve ilgili sigortalılık haklarını tanır. SGK, genellikle dosyaya görüş bildirir, belge sunar ve gerektiğinde duruşmalara katılarak davaya katkı sağlar.
D. Hizmet Tespiti Davasında Görevli ve Yetkili Mahkeme
Görevli mahkeme, hizmet tespit davalarında iş mahkemeleridir. 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’na göre bu davalar, iş mahkemelerinin görev alanına girmektedir. Ancak dava açılacak yerde iş mahkemesi kurulmamışsa, Asliye Hukuk Mahkemesi “iş mahkemesi sıfatıyla” görev yapar. Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olduğundan, mahkeme bu hususu resen dikkate alır.
Yetkili mahkeme ise, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ve İş Mahkemeleri Kanunu uyarınca belirlenir. Hizmet tespit davalarında yetkili mahkeme, davalının (yani işverenin) yerleşim yeri mahkemesi ya da işin fiilen yapıldığı yer mahkemesidir. Uygulamada, çoğunlukla işin yapıldığı yer mahkemesi tercih edilir; çünkü tanıklar ve deliller genellikle o bölgede bulunur ve yargılamayı kolaylaştırır. Yetki itirazı davalı tarafından ilk cevap dilekçesinde ileri sürülmediği takdirde, mahkeme yetkili kabul edilir.
E. Hizmet Tespiti Davasında Arabuluculuk
7445 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikler doğrultusunda, 1 Eylül 2023 tarihinden itibaren iş hukuku kaynaklı birçok uyuşmazlık için zorunlu arabuluculuk, dava şartı hâline getirilmiştir. Bu kapsamda özellikle işçi veya işveren alacağı ve tazminatına ilişkin davalarda, dava açmadan önce arabulucuya başvurulması zorunludur.
Ancak hizmet tespit davaları, niteliği gereği bu düzenlemenin dışında bırakılmıştır. Çünkü bu davalar, kamu düzenine ilişkin olup, işçinin sigortalılık süresinin tespiti ve SGK kayıtlarının düzeltilmesi gibi sonuçlar doğurduğundan tespit davası niteliği taşır. Bu nedenle, hizmet tespit davası açmadan önce arabulucuya başvurma zorunluluğu bulunmamaktadır. Kanuni dayanak olarak; 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu'nun 3. maddesinde, dava şartı arabuluculuğun kapsamı açıkça belirtilmiş ve hizmet tespiti gibi tespit davalarının bu kapsam dışında tutulduğu doktrinde ve yargı kararlarında da açıkça ifade edilmiştir.
F. Sonuç
Hizmet tespit davası, işçinin sosyal güvenlik haklarının korunması açısından son derece önemli ve özel bir dava türüdür. Fiilen çalışılmış ancak kuruma bildirimi yapılmamış hizmetlerin tespit edilerek SGK kayıtlarına işlenmesi, hem emeklilik hem de diğer sigortalılık haklarının gelecekte güvence altına alınmasını sağlar. Bu süreçte izlenecek hukuki yollar, delillerin toplanması ve dava stratejisinin doğru belirlenmesi büyük önem taşımaktadır. Konuyla ilgili sorularınız veya hukuki destek ihtiyacınız olması hâlinde, her zaman ofisimize başvurabilir; sürecin profesyonel bir yaklaşımla yürütülmesi konusunda tarafımızdan destek alabilirsiniz.
Saygılarımızla,
Özhelvacı & Partners.
Commentaires