top of page
Özhelvacı Hukuk Logo
Ara

Menfi Tespit Davası Hakkında Bilgi Bülteni

  • Yazarın fotoğrafı: ozhelvacihukuk
    ozhelvacihukuk
  • 12 Mar
  • 6 dakikada okunur

A.     Giriş

Hukuki ilişkilerde taraflar arasında borç-alacak uyuşmazlıkları zaman zaman ortaya çıkabilmektedir. Bu tür uyuşmazlıklarda, borçlu olduğu iddia edilen kişi veya şirket, gerçekte böyle bir borcun bulunmadığını ileri sürerek hukuki haklarını koruma altına almak isteyebilir. Özellikle, haksız yere borçlu gösterilen kişilerin, ileride oluşabilecek mağduriyetleri önlemek adına gerekli hukuki yolları kullanması büyük önem taşımaktadır.

Bu noktada, menfi tespit davası devreye girer. Menfi tespit davası, bir kişinin veya kurumun borçlu olmadığının tespit edilmesi amacıyla açılan bir dava türüdür. Bu dava, haksız icra takibine maruz kalmamak veya hukuki bir uyuşmazlığa karşı korunmak adına önemli bir hukuki imkân sunmaktadır. İşbu bilgi bülteninde, menfi tespit davasının şartları, süreçleri, yetkili ve görevli mahkeme, zamanaşımı süreleri ve arabuluculuk zorunluluğu gibi konular ele alınacaktır.


B.      Menfi Tespit Davası Şartları

Menfi tespit davası, bir borcun gerçekte mevcut olmadığının mahkeme kararıyla tespit edilmesini sağlayan bir dava türüdür. Bu dava, borçlu olduğu iddia edilen kişinin haksız yere borçlu gösterilmesini engellemek ve hukuki koruma sağlamak amacıyla açılır. Menfi tespit davasının açılabilmesi için bazı hukuki şartların yerine getirilmesi gerekmektedir.

Öncelikle, davacı, dava konusu edilen borcun gerçekte mevcut olmadığını iddia etmelidir. Bu iddianın, somut deliller ve hukuki gerekçelerle desteklenmesi gerekmektedir. Borçlu olduğu iddia edilen kişi, alacaklı tarafından ileri sürülen borcun haksız ve mesnetsiz olduğunu gösterebilmek için belgeler, sözleşmeler veya tanık beyanları gibi kanıtlar sunmalıdır. Mahkeme, bu kanıtları değerlendirerek borcun gerçekten mevcut olup olmadığını inceleyecektir.

Menfi tespit davasının açılabilmesi için bir diğer önemli şart, davacının hukuki yararının bulunmasıdır. Hukuki yarar, davacının menfi tespit davası açarak korunmaya muhtaç bir hakkının olup olmadığını gösterir. Eğer borçlu olduğu iddia edilen kişi veya kurum, alacaklı tarafından hukuki bir işlem veya icra takibi tehdidi altındaysa, menfi tespit davası açarak bu durumu önlemek için hukuki yararı bulunur.

Eğer alacaklı, borçluya karşı icra takibi başlatmışsa ve bu borç gerçekte mevcut değil ise borçlu menfi tespit davası açabilir. İcra takibi süreci, borçlu açısından ciddi sonuçlar doğurabileceğinden, haksız bir icra takibine maruz kalan kişi, borçlu olmadığını tespit ettirmek için mahkemeye başvurabilir. Bu durumda mahkeme, davacının iddialarını değerlendirerek borcun var olup olmadığını inceler ve sonucuna göre karar verir.

Menfi tespit davası, icra takibinden önce veya icra takibi sırasında açılabilir. Borçlu, icra takibine maruz kalmadan önce, borç iddiasının haksız olduğunu tespit ettirmek amacıyla mahkemeye başvurabilir. Böylece, ileride aleyhine haksız bir icra takibi başlatılmasını engellemiş olur. Öte yandan, icra takibi başlatılmışsa ve işbu takip haksız olarak açılmış ise borçlu menfi tespit davası açarak mahkemeden icra takibinin durdurulmasını talep edebilir.

Bu durumda, mahkeme borçlunun talebini değerlendirerek icra takibini dava sonuna kadar tedbiren durdurabilir veya karar verene kadar devam etmesine izin verebilir.

Ancak, eğer icra takibi kesinleşmiş ve borç icra yoluyla tahsil edilmişse, borçlu artık menfi tespit davası açamaz. Bunun yerine, haksız yere ödediği paranın kendisine geri verilmesi için istirdat davası açması gerekmektedir. İstirdat davası, borçlu olduğu iddia edilen kişinin, gerçekte böyle bir borcun olmadığını kanıtlayarak, ödemek zorunda kaldığı parayı geri almasını sağlayan bir dava türüdür. Bu nedenle, borçlunun, haksız bir borç iddiasına karşı menfi tespit davasını zamanında açması büyük önem taşımaktadır.


C.      Arabuluculuk Süreci

Türk hukuk sisteminde, 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu kapsamında belirli dava türleri için arabuluculuk zorunlu tutulmuştur. Ancak, menfi tespit davası doğrudan bir alacak-borç ilişkisinin varlığına ilişkin bir tespit davası olduğu için, zorunlu arabuluculuk kapsamında değildir.

Menfi tespit davası, icra takibi tehdidi altında bulunan veya haksız borç iddiası ile karşı karşıya kalan kişilerin haklarını korumak amacıyla açılmaktadır. Bu dava, borçlu olduğunu iddia eden tarafın iddiasının hukuki ve maddi dayanağının olup olmadığını inceleyen bir tespit davası olduğu için, alacak-borç ilişkisine dair tarafların uzlaşmasını öngören bir dava niteliğinde değildir. Bu nedenle de arabuluculuk süreci zorunlu tutulmamıştır. Ancak, taraflar ihtiyari olarak arabuluculuğa başvurabilirler.

Özellikle ticari alacaklar konusunda taraflar arabuluculuk sürecinde bir mutabakata vararak, icra takibi veya menfi tespit davası süreçlerine girmeden uyuşmazlığı çözebilirler. Bununla birlikte, eğer alacaklı taraf icra takibi başlatmış ve borçlu haksız yere takip sürecine maruz kalmışsa, bu aşamadan sonra arabuluculuk yerine mahkeme yoluyla borçlu olmadığını ispat etme gerekliliği doğacaktır.

Sonuç olarak, menfi tespit davası açılmadan önce arabuluculuğa başvurmak yasal bir zorunluluk olmamakla birlikte, taraflar arasında uzlaşma ihtimali olan durumlarda ihtiyari olarak değerlendirilebilir. Ancak, ihtilafın çözümünde uzlaşmaya elverişli bir ortam yoksa veya taraflardan biri icra takibi başlatmışsa, arabuluculuk süreci etkisiz kalabilir ve hukuki yola başvurulması kaçınılmaz hale gelir.


D.     Menfi Tespit Davalarında Görevli ve Yetkili Mahkeme

Menfi tespit davalarında görevli mahkeme, uyuşmazlığın niteliğine göre değişiklik göstermektedir. Genel olarak, menfi tespit davası bir alacak-borç ilişkisine dayandığından, görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesidir. Ancak, eğer uyuşmazlık ticari bir ilişkiden doğuyorsa ve taraflardan en az biri tacir ise, bu durumda görevli mahkeme asliye ticaret mahkemesi olacaktır. Örneğin, ticari bir sözleşmeden doğan bir borç ilişkisinde menfi tespit davası açılacaksa, davanın asliye ticaret mahkemesinde görülmesi gerekmektedir. Görev hususu kamu düzenine ilişkin olduğundan, mahkemeler re’sen (kendiliğinden) görev yönünden inceleme yapar ve yetkisiz bir mahkemede açılan dava usulden reddedilir.

Yetkili mahkeme ise, davanın açıldığı yer bakımından belirlenir. Menfi tespit davalarında genel yetki kuralı gereği, davalının yerleşim yeri mahkemesi yetkilidir. Ancak, eğer menfi tespit davası icra takibine dayalı olarak açılıyorsa, İcra ve İflas Kanunu’nun ilgili hükümleri gereği, icra takibinin yapıldığı yer mahkemesi de yetkilidir. Bu durum, borçlunun haksız bir takiple karşı karşıya kalması halinde, icra takibinin yapıldığı yer mahkemesinde hızlı bir şekilde dava açarak haklarını korumasını sağlayan önemli bir kolaylık sunmaktadır. Buna ek olarak, sözleşmeden doğan bir borç ilişkisinde menfi tespit davası açılıyorsa, sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesi de yetkili olabilir. Yetki sözleşmesi yapılmışsa, taraflar arasında belirlenen mahkemede dava açılabilir.


E.      Zamanaşımı

Menfi tespit davası, bir tespit davası niteliğinde olduğu için doğrudan zamanaşımına tabi değildir. Yani, borçlu olduğu iddia edilen kişi veya kurum, borcun gerçekte mevcut olmadığını her zaman iddia edebilir ve bu konuda bir menfi tespit davası açabilir. Ancak, menfi tespit davasının zamanında açılması büyük önem taşımaktadır. Çünkü, icra takibi kesinleşmeden ve borç icra yoluyla tahsil edilmeden önce menfi tespit davası açılmazsa, borçlu bu haksız borcu ödemek zorunda kalabilir.

İcra takibi başlatılmışsa, borçlu menfi tespit davasını takip kesinleşmeden önce açmalıdır. Eğer icra takibi kesinleşmiş ve borç tahsil edilmişse, menfi tespit davası artık açılamaz. Bu durumda, borçlu haksız yere ödediği parayı geri alabilmek için istirdat davası açmalıdır. İstirdat davasında ise, borcun haksız yere tahsil edildiğini ispatlamak gerekecektir. Sonuç olarak, menfi tespit davası için kesin bir zamanaşımı süresi olmamakla birlikte, icra takibi başlamışsa borçlunun davayı takip kesinleşmeden önce açması gerekmektedir. Aksi takdirde, haksız bir borç tahsil edildiğinde istirdat davası açmak zorunda kalınacaktır.


F.      Menfi Tespit Davasında Teminat Bedelleri ve Süreçleri

Menfi tespit davası açıldığında, davacının talebine göre icra takibinin durdurulması söz konusu olabilir. Ancak, bu durumun sağlanabilmesi için mahkeme, davacıdan teminat bedeli yatırmasını isteyebilir. Teminat, haksız bir dava açılması halinde davalının uğrayabileceği muhtemel zararları güvence altına almak amacıyla talep edilir. Menfi tespit davasında teminat süreci, icra takibinin açılıp açılmadığına göre farklı şekillerde işler.


·         İcra Takibinden Önce Açılan Menfi Tespit Davasında Teminat: İcra takibinden önce açılan menfi tespit davasında, borçlu olduğu iddia edilen kişi mahkemeye başvurarak borçlu olmadığını tespit ettirmek isteyebilir. Bu aşamada henüz bir icra takibi başlatılmadığı için, mahkeme davacının ihtiyati tedbir talebini değerlendirir. Eğer davacı, kendisine yönelik haksız bir borç iddiasının ileride icra takibine dönüşmesini önlemek için ihtiyati tedbir talebinde bulunursa, mahkeme talep üzerine alacağın %15’inden aşağı olmamak üzere gösterilecek teminat mukabilinde, icra takibinin durdurulması hakkında ihtiyati tedbir kararı verebilir. Mahkemenin belirleyeceği teminat miktarı, uyuşmazlığın niteliğine ve dava konusu borç miktarına göre değişiklik gösterebilir. Teminat yatırıldıktan sonra, mahkeme icra takibi açılmasını önlemek adına ihtiyati tedbir kararı verebilir ve bu karar alacaklı tarafa tebliğ edilir.

 

·         İcra Takibi Başlatıldıktan Sonra Açılan Menfi Tespit Davasında Teminat: Eğer icra takibi başlatılmışsa ve borçlu, menfi tespit davası açarak icra takibini durdurmak istiyorsa, mahkemeye başvurarak icra takibinin tedbiren durdurulmasını talep edebilir. Mahkeme, borçlunun iddialarını değerlendirerek icra takibini durdurmaya karar verebilir, ancak bu durumda davacının teminat yatırması zorunludur. Eğer menfi tespit davası icra takibinden sonra açılmışsa, borçlunun icra takibinin durdurulmasını talep edebilmesi için İcra ve İflas Kanunu’nun 72. maddesi uyarınca mahkeme veznesine veya icra dosyasına alacak tutarının %115’i oranında teminat yatırması gerekmektedir. Teminat yatırıldıktan sonra, mahkeme ihtiyati tedbir kararı alarak icra takibinin durdurulmasını sağlayabilir. Eğer menfi tespit davası borçlu lehine sonuçlanırsa, yatırılan teminat davacıya iade edilir. Ancak, davanın reddedilmesi durumunda, teminat bedeli alacaklı lehine tazminata dönüşebilir.


G.     Sonuç

Menfi tespit davası, haksız yere borçlu olduğu iddia edilen kişilerin hukuki güvencelerini koruma altına almak için önemli bir dava türüdür. Bu dava, gerek icra takibi öncesinde, gerekse icra takibi sırasında açılarak borçlu olmadığını ispat etme imkânı sunar. Davacının menfi tespit davasını açarken hukuki yararını ve iddiasını somut delillerle desteklemesi büyük önem taşımaktadır. Aksi takdirde, dava olumsuz sonuçlanabilir ve borçlunun mağduriyeti artabilir.

Menfi tespit davasında görevli ve yetkili mahkemenin doğru belirlenmesi, icra takibi başlatıldıysa sürecin iyi yönetilmesi ve gerektiğinde mahkemeye teminat bedeli yatırılarak icra takibinin durdurulmasının sağlanması gerekmektedir. Ayrıca, davanın zamanında açılması büyük önem arz etmektedir; icra takibi kesinleştikten sonra menfi tespit davası açılamayacak olup, bu aşamadan sonra ancak istirdat davası açılabilecektir.

Sonuç olarak, menfi tespit davası, hukuki haklarını korumak isteyen kişiler ve kurumlar için hayati bir öneme sahiptir. Haksız bir borç iddiasına karşı doğru zamanda ve doğru yöntemle harekete geçmek, ileride doğabilecek maddi ve hukuki zararların önüne geçilmesini sağlayacaktır. Bu nedenle, menfi tespit davası açmadan önce uzman bir hukukçudan destek almak ve süreci dikkatli bir şekilde yürütmek büyük önem taşımaktadır.

 

Saygılarımızla,

Özhelvacı & Partners.

 
 
 

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page